Nilgün
Marmara
Moral
Değerler Denizi'ne başlamadan önce, erken ölümlü şairleri anlamaya
çalışacağımı, anlayabildiğim oranda da bahsetmeyi deneyeceğimi öğrenen hemen
herkesin ilk aklına gelen isimdi Nilgün Marmara. Bu ana dek, kendimi
Marmara'dan uzak tutmamın en büyük nedeni, kısmen de olsa derdini anlatabilmiş
olduğuna duyduğum inançtı. Bir şairden yalnız müntehir ya da erken ölümlü
olduğu için bahsetmek, üretimine haksızlık olurdu. Amacım bizzat ürünün
kendisinden ''dertli'' derdin bahsinde ''tutumlu'' olanların sesini duymaya
çalışmaktı. Nilgün de onlardan biriydi fakat, kuvvetle yönenilmişti gizine.
Aralanmıştı bahçesi, duyulmuştu sesi. Dizinin Zafer Ekin Karabay'a ulaşması ve
Karabay'ın Marmara'da bulduğu karşılık daha fazla uzakta kalmayı olanaksız
kılıyor...
Zafer Ekin
Karabay, Nilgün Marmara ve Sylvia Plath'i andığı veda mektubunda bir ismi daha, Metin Altıok'u anıyor, ona olan
özlemini sonsuz bir yangınla ifade ediyordu: ''Yerleşik Yabancı'ydım her
yere Metin Abi... Sen yanarak öldün ve ben ne yangınlar geçirdim sana
ulaşabilmek için.'' Elbette Marmara ve Altıok gibi dönemini etkilemiş
şairlerin başka bir şairin rengine karışarak intihar mektubunda buluşması bir
tesadüfle açıklanabilir. Ya da bu, dünyaya mülteciler cadırında bir
buluşma. Nilgin Marmara'nın 1987 tarihli
Çiçek
Dürbünü Benzetisi İyimerce şiiri şöyle başlarken: ''Yerleşik
yabancılığın acısı...''
Bir yıl
sonra, 1978 yılında Altıok'un ilk kitabı,
''Yerleşik Yabancı'' ismiyle basılıyordu.
Marmara'nın
Plath'e aidiyetinden bahsederken ondan etkilendiğini söylemek, hiç değilse
biraz eksik olur. Onların ki çok daha güç bir yerdeydi çünkü. Eğer tanımlamak
gerekseydi belki de ''İki bedenli tek ölümlü,'' denebilirdi onlara. Marmara,
Plath'in poetikasını benimsemiş, yakın bulduğu bu dili sevinçle kendi iklimine
geçirmişti. Ona büyülü bağlılığında
hemen ilk akla gelen benzer sorunlarıydı.
Oysa onları birbirine bağlayan
sorunları değil, onlar karşısındaki tutumlarıydı. Görkemli birer ''mutlu''
olsalardı, birbirlerinden uzaklaşacaklarını kim söyleyebilir? Cam çiçekler
kendi sokaklarında, kendi bahçelerindeydiler.
Marmara, 1985
yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olurken verdiği bitirme tezi, ''Sylvia
Plath'in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi''nin giriş bölümüne
düştüğü küçük notta, ''...intiharında da sanatındaki kadar başarılı olmuş
bir kadını'' inceleme konusunda başarısız olmamayı umuyordu. Plath'in bir
türün temsilcisi ve devamcısı olduğunu, suçluluk duygusuyla birlikte gelen
kendine acımanın
şiirlerinde ve düzyazılarında oldukça belirgin olduğunun altını çiziyordu.
Marmara,
Plath'in ''Lady Lazarus'' adlı şiirinden bahsederken onun kendini Nazizm'e
meyilli iştahlı yığınlar arasında gördüğünden
ve kendisini ''Bir çeşit ayaklı mucize,'' olarak tanmadığından bahseder.
Tıbbi literetürde Lazarus Sendromu, beyin ölümü gerçekleştikten sonra vücudun
belirli bir yerine dokulduğunda kolların göğüste çapraz kapanmasıyla oluşur ve
bu bir yaşam belirtisi değildir. Bu sendromun ismini, öldükten dört gün sonra
Hz. İsa tarafından diriltildiğine inanılan Lazarus'tan aldığı ele alınır ve ona
birkaç kez intiharı deneten duygu durumuyla yanyana getirilirse, Plath'in
şiiriyle örtüştüğü açıkça söylenebilir.
13 Şubat
1958'de İstanbul'da doğan Marmara, hazırlık, ilkokul ve liseyi Kadıköy Maarif
Koleji'nde okuduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü'nü bitirdi. ''Yaşlı'' şiirleri olağanın aksine kendisinden önceki dönem
şairleri Ece Ayhan, Cemal Süreya, Lale Müldür gibi şairleri etkilerken Cemal
Süreya, Marmara'yı dünyaca ünlü Amerikalı Yazar F. Scott Fitzgerald'ın yazar eşi ''Zelda''nın ismiyle çağırdı. 1982'de Kağan Önal'la evlendi. Eşinin
işi gereği bir dönem Libya'da yaşadıktan sonra Türkiye'ye dönüp Kızıltoprak'a
yerleşti. Dönemin bilinen şair ve yazarlarının uğrak yeri olan bu evin
müdavimleri arasında Ece Ayhan, Cemal
Süreya, Edip Censever, Tomris Uyar, İlhan Berk gibi isimler vardı.
13 Ekim 1987
yılında beşinci kattaki evinin
penceresinden atlayarak yaşamını sonlandırdı.
Ölümünden sonra şiirleri, Daktiloya
Çekilmiş Şiirler ismiyle 1998 yılında,
düzyazıları Metinler adıyla 1990 yılında, günlükleriyse Kırmızı
Kahverengi Defter adıyla 1993 yılında basıldı.
Nilgün
Marmara Sürüyor...
Kaynak: Kırmızı Kahverengi Defter /
Telos Yayıncılık